17 Mart 2025
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, bir kez daha “ateşkes gibi metinde yer almayan hususlar gündemde değil” dedi.
Güler’in “metin” dediği şey, Abdullah Öcalan’ın, İmralı ziyaretçileri aracılığıyla PKK’ya yaptığı “kendini feshet, silahı bırak” çağrısı.
Güler, “sürecin sabote ve suistimal edilmesine veya uzatılmasına müsaade edilmeyecek, temkinli ve rasyonel bir yaklaşım esas alınacaktır” diyor.
Bu işlerde “temkin” nasıl oluyor bilemiyorum ama “rasyonel yaklaşım” ne olabilir konusunda bir fikir söyleyebilirim.
PKK’nın kendisini feshetmesi artık sadece zaman meselesi gibi görünüyor.
Dağdaki ve Avrupa’daki liderleri son anda fikir değiştirmezlerse bu iş artık sonuna geldi gibi.
Sırrı Süreyya Önder’in “önümüzdeki üç aylık sürede her şeyin düzenlenmiş olmasını ümit ediyoruz” sözlerini de not etmiş olayım.
Zaten Öcalan’ın çağrısındaki özeleştiri de PKK’nın lider kadrosunun bundan sonra “silahlı mücadeleyi” sürdürmesini zorlaştırıyor.
Öcalan’ın, PKK’nın “anlam yoksunluğuna” düştüğünü, bunun “kendini aşırı tekrara” yol açtığını söyledikten sonra kurduğu “ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır” cümlesi ortada dururken, PKK yönetici kadrosunun aksine bir girişimde bulunabilmesi için toplumsal bir zemin kalmıyor.
PKK’nın böyle bir zemin arayışı içinde olduğu da dağdaki yönetici Cemil Bayık’ın sözlerinden anlaşılıyor.
Türkiye’nin askeri operasyonlarını durdurmadığını söyleyen Bayık “herkes de biliyor ki, bu koşullarda kongrenin toplanması mümkün değil ve tehlikelidir” dedi.
Bu tablo, PKK’nın kendini feshetmek için ayak sürümesi sonucunu yaratıyor.
Böyle bir durumda Milli Savunma Bakanı’nın beklentisinin gerçekleşmesi için açıklığa kavuşması gereken bazı adımlar var.
Ve o adımlar da her halde Erdoğan yönetimi ve onun kontrolündeki TBMM tarafından atılacak.
“Silahlarını teslim et” dediğiniz birilerine, “silahları nereye teslim edeceklerini” de söylemek gerekmez mi?
Silahlarını teslim etmeye gelecek olanları nasıl bir gelecek bekliyor?
Bu soruların yanıtlarının açıklığa kavuşması da her halde Bakan Güler’in “rasyonel bir yaklaşım” dediği çerçevenin içinde yer alıyor olmalı.
PKK’nın silah bırakıp, kendisini feshetmesine bu kadar yaklaşmışken “temkinli ve rasyonel bir yaklaşım” ortaya konulmaması ya da bunda gecikilmesi doğru olmaz.
Öyle görünüyor ki CHP, erken seçim kararı yoluyla Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin yolunu açacak. Eğer muhalefet bu seçimi kazanmak istiyorsa bugünden itibaren söylemini Erdoğan karşıtlığından çok, halka neler verebileceği üzerinde yoğunlaştırmalı |
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir kez daha “erken seçim” istedi.
Erdoğan’a “cesaretin varsa sandığı getir” diye seslendi.
“Sandık ne kadar erken gelirse milletin yüzünün o kadar güleceğini” söyleyen Özel, “milletin dayanacak gücünün kalmadığı” kanısında.
Özel’in bu sözleri yeni değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erken seçim çağrılarına “bizim erken seçim diye bir gündemimiz yok” yanıtını verdiğini de biliyoruz.
Saray’a yakın kaynakların da seçimin öne alınabileceği tarihin 2027’nin son ayları olabileceğine ilişkin açıklamalar yaptığını da hatırlayalım.
Erdoğan’ın ekonominin durumu bu haldeyken erken seçim yapmak istemeyeceğini tahmin etmek için politika kurdu olmaya gerek yok.
Hesabı bugünden açık: Ekonomiyi 2027 sonuna kadar mümkün olduğunca toparlamak, sonra da seçim ekonomisi uygulayıp, öne alınmış bir seçimle tekrar aday olup, kazanmak.
Onun için kusura bakmasın ama Özel’in “erken seçim çağrıları” politika yapmak değil, havanda su dövmek.
Daha da ötesi, AKP – MHP ittifakı, Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi için TBMM’ye seçimleri öne almayı sağlayacak kanun teklifini getirdiğinde CHP’nin buna “hayır” diyecek bir durumu da olmayacak.
Her fırsatta erken seçim istemiş bir muhalefet partisi, seçimi öne alma teklifine nasıl itiraz edebilir?
Bu politikanın doğal sonucu, milletvekili transferleri gibi siyasi ahlak açısından sorunlu adımlara bile gerek duyulmadan Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin önünün açılmasından başka bir şey olmaz.
Öyle görünüyor ki CHP, amma şimdi, amma 2027 sonunda erken seçim kararı yoluyla Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin yolunu açacak.
Zaten Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmak için yürüttüğü kampanyanın temelini de Erdoğan karşıtlığı oluşturuyor.
İmamoğlu, ne yapacağından daha çok Erdoğan’ı nasıl yeneceğini anlatıyor.
Bu yeni bir şey değil.
Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı seçimde nasıl yeneceğini anlata anlata kaç seçim kaybetti, enimin kendisi bile bir oturuşta sayamaz.
Daha seçime çok var ama önümüzdeki genel seçimi salt Erdoğan karşıtlığı ile kazanabilmek mümkün olmaz.
Eğer muhalefet bu seçimi kazanmak istiyorsa bugünden itibaren söylemini Erdoğan karşıtlığından çok, halka neler verebileceği üzerinde yoğunlaştırmalı.
Ve araştırmalar gösteriyor ki halkın en büyük derdi, geçim sorunu.
“Bu pazar seçim olsa” araştırmaları gösteriyor ki CHP, her iki partinin destekçilerinden daha kalabalık görünen “kararsızlar” kitlesini etkilemeyi hâlâ başaramadı.
O kitleyi bugünden etkileyemezseniz, seçim ekonomisi uygulayarak seçime girecek Erdoğan’ın karşısında hiç etkileyemezsiniz, ben uyarmış olayım.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı. Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |
Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu, mahkemede suçlu bulunurlarsa iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılacaklar. Benim önerim duruşmalara giderlerken kravat, takım elbise kombinasyonunu ihmal etmesinler. Artık devir “karakuşi hukuk” devri...
Erdoğan’ın, İmamoğlu’nu karşısında çok fazla şansı olmayacak. İmamoğlu’nu engellemek için atacağı belden aşağı her yumrukta puanı İmamoğlu kazanacak. Seçim yaptırmadan görevde kalmak gibi bir planı yoksa tabii!
PKK kongresini toplayıp silah bırakırken, demokratik siyasete katılımın önünü açacak hukuki düzenlemeler de yapılmalı. Oysa Erdoğan yönetiminin bunu bir “koşul” olarak algıladığını düşündüren gelişmeler var
© Tüm hakları saklıdır.